TEVVAB
TEVVAB
Tevbeleri
kabul edip günahları bağışlayan
Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve
(indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben,
tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara Suresi, 160)
Allah'ın ayetlerinde de bildirdiği gibi insan 'cahil ve nankör' olarak
yaratılmıştır. Her an hata yapmaya, günah işlemeye, zaafa düşmeye açık bir
nefse sahiptir. Ayrıca kendisini sürekli olarak Allah'a isyana sürüklemeye,
vesvese vermeye çalışan şeytan gibi bir de düşmanı vardır. Ancak insana sayılan
bu olumsuzluklar sebebiyle düşebileceği hataları telafi etmek için bir yol
gösterilmiştir: Tevbe etmek...
Yukarıda da belirttiğimiz gibi insan her an hataya düşebilir, günah
işleyebilir veya bir vesveseye kapılabilir. Ancak ne kadar büyük bir hata
yaparsa yapsın kendisi için bir dönüş yolu vardır. Allah samimi olarak tevbe
eden kullarının tevbelerini kabul eder ve onları bağışlar. Bu yüzden bir insan
geçmişinde ne kadar gafil olursa olsun, umutsuzluğa kapılması doğru olmaz.
Allah Kuran'da şöyle haber verir:
(Benden onlara) De ki: "Ey
kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden
umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Zümer Suresi, 53)
Ancak tüm bunların yanında unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek
vardır:
Allah'ın (kabulünü) üzerine
aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik
tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah,
bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de
onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim"
diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap
hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 17-18)
Yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi Allah, ancak samimi kullarının
tevbelerini kabul eder. Çünkü tevbe gerçek bir pişmanlık ve bir daha tekrar
etmeme kararı ile bir anlam kazanır. Aksi takdirde tüm yaşamını Allah'ın
emirlerine isyan edip, şeytanın yoluna uyarak geçirmiş birinin ölümle
karşılaştığı anda gerçeği fark ettiğinden dolayı tavrını değiştirmesinin anlamı
olmayacaktır. Nitekim bu konuda Kuran'da Firavun'un samimiyetsiz tevbesinden
şöyle bahsedilmiştir:
Biz, İsrailoğulları'nı denizden
geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular
onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın Kendisi'ne
inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de
Müslümanlardanım" dedi. Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin
ve bozgunculuk çıkaranlardandın. (Yunus Suresi, 90-91)
(Savaştan) Geri bırakılan üç
(kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar
gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında
(yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe
etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O,
tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 118)
Eğer Allah'ın sizin üzerinizde
fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve
hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 10)
Yorumlar
Yorum Gönder