MUAHHİR / MUKADDİM
MUAHHİR / MUKADDİM
İstediğini
geri koyan, arkaya bırakan istediğini ileri geçiren, öne alan
Eğer Allah, insanları zulümleri
nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir
şey bırakmazdı; ancak onları adı
konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne
alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)
Allah dilediğini erteleyen,
geride bırakan, dilediğini de öne alan, ileri geçirendir. Herşeyin tek
Yaratıcısı olduğu için kainat üzerindeki her türlü canlı ve cansız varlık
üzerinde dilediğini yapabilme gücüne sahiptir. Dünya üzerinde gerçekleşen her
olayın zamanı, Allah Katında önceden tespit edilmiştir. Herşeyin varlığının ve
yazgısının gerçek sahibi olan Allah, bu varlıkların yaşamları süresince görüp
geçirecekleri tüm olayları süresiyle belirlemiştir. Günü, saati hatta saniyesi
geldiğinde gerçekleşecek olan mutlaka gerçekleşir. Ve bu gerçekleşen olay ancak
Allah'ın dilemesiyle olur; O'nun dışında hiç kimse herhangi bir olayı öne
alamaz veya erteleyemez. Nitekim bu gerçeğe Kuran'da şöyle dikkat çekilmiştir:
Her ümmet için bir ecel vardır.
Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler
(tam zamanında çökerler.) (Araf Suresi, 34)
Tayin edilen bu vakitleri
Allah'tan başka kimse bilmez. Allah'ın takdir ettiği an gelmeden önce bir
yaprak dahi düşmez. Var olan herşey doğumundan ölümüne bu ilahi zamanlamaya
tabidir. Hiç kimse Allah'ın kendisi için tayin ettiği vaktin dışına çıkamaz,
hiçbir olayı ertelemeye ya da öne almaya güç yetiremez. Sadece Allah takdir
ederse, dilediğini erteler, dilediğini de öne alır. Allah ayetlerinde bunu
şöyle bildirmektedir:
(Ey Muhammed,) Allah'ı sakın
zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle
belireceği bir güne ertelemektedir. (İbrahim Suresi, 42)
Hiçbir ümmet, kendi ecelini ne
öne alabilir, ne de onlar ertelenebilirler. (Hicr Suresi, 5)
Bu durumda Allah'a iman eden bir
kula düşen ise, Allah'ın neyi ileri aldığını neyi ertelediğini araştırmadan
O'na yakınlaşmaya çalışmak, Allah'ın kendisine verdiklerinden kesin olarak razı
olmaktır. Çünkü ayetlerde de bildirildiği gibi insan 'acelecidir'. (İsra Suresi, 11) Kimi zaman bir olayın hemen
gerçekleşmesini ister, kimi zaman da bir olayın hemen bitmesini ister. Ama
insan için en hayırlı olanı bilen, tesbit eden Allah'tır. İnsanın hayırlı
gördüğü bir şey kendisi için bir şer olabilir. Dolayısıyla mümin için önemli
olan Allah'ın takdir ettiği olaylardan tamamen razı olmasıdır.
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı
ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik
onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde
Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiç bir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. (Fatır Suresi, 44-45)
Yorumlar
Yorum Gönder