SADIK
SADIK
Vaadine
sadık, doğru
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak
insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
Allah insanları yaratmış, onlara iyiliği emredip kötülükten men eden
elçiler ve bu elçilerle beraber doğru yolu gösteren Kitaplar göndermiştir. Bu
kitaplardan Kuran, Allah'ın insanları karanlıktan aydınlığa, doğru yola
çıkarmak için gönderdiği son hak kitabıdır. Kuran'da Allah kendisine inananlara
da, inanmayanlara da bazı vaatlerde bulunmuştur. İnkarcılar için vaat, dünyada
sıkıntılı bir geçim, ahirette ise -Allah'ın dilemesi dışında- sonsuza kadar
azap çekecekleri cehennemdir. Ancak bu kesin gerçeğe ihtimal vermeyen
inkarcılar Allah'ın vaat ettiği azapla karşılaşmayacakları zannı içindedirler.
Son derece büyük bir yanılgı içinde olan bu insanlara Allah şöyle buyurmaktadır:
Onlar senden, azabın çarçabuk
getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez... (Hac
Suresi, 47)
İnananlara vaat edilen ise dünyada da ahirette de hoşnutluk içinde bir
yaşamdır ve onlar Allah'ın bu vaadini yerine getireceğine kesin olarak iman
ederler. Allah dünyada salih kullarına olan vaadini Kuran'da şöyle
bildirmiştir:
Allah, içinizden iman edenlere ve
salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri
nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar
sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik
kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir...
(Nur Suresi, 55)
Müminlere ahiret için vadedilen ise sonsuza kadar hoşnutluk içinde
yaşanacak bir hayattır. Bu hayat, Allah'ın kesin bir vaadidir ve kuşkusuz
'Allah vadinden cayıp dönmeyendir'. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İman edip salih amellerde
bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları
cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru
sözlü kim vardır?" (Nisa Suresi, 122)
Rabbinin sözü, doğruluk
bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini
değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 115)
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi." (Al-i İmran Suresi, 95)
"Rabbimiz, elçilerine
va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma.
Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." (Al-i İmran Suresi, 194)
Gök yarıldığı zaman. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman. Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 9-15)
Yorumlar
Yorum Gönder