MUBKİ / MUDHİK
MUBKİ / MUDHİK
Ağlatan
/ güldüren
Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur. (Necm Suresi, 43)
Mümin yaşadığı herşeyi Allah'ın yarattığını bilir ve bu nedenle her
türlü olay karşısında Allah'tan razı olur. En büyük sıkıntıyı bile tevekkkülle
karşılar. Dünyaya ait herşeyin geçici olduğunu bildiği için bunların kaybından
üzüntü duymaz. Çünkü bilir ki, bu dünyada elinden çıkan herşey güzel ahlak
gösterdiği için ahirette kendisine misliyle geri verilecektir. Üstelik Allah
inananlara dünyada da en güzel hayatı vaat etmiştir.
İnkar eden kimseler için ise durum elbette böyle değildir. Onlar, sadece
dünya hayatını kendine amaç edinir ve yaşadığı tüm olayları, karşılaştıkları
tüm insanları Allah'tan bağımsız olarak değerlendirdikleri için ruhları
üzerinde yoğun bir baskı yaşarlar. Sürekli çevrelerindeki insanları razı etmeye
çalışmanın, dünya hırslarına kavuşmak için çabalamanın doğurduğu bir korku ve
telaş içindedirler. Allah'ı dost ve yardımcı edinmedikleri için, herşeyi kendi
düşünmek, hesap etmek durumundadırlar. Ama hiçbir şeye güç yetiremezler.
Yalnızca Allah'a tevekküle ve imana göre yaratılmış olan insanın ne ruhu, ne de
bedeni doğal olarak bu yükü kaldıramaz. Nitekim ağlama, hüzün, sıkıntı da bu
noktada ortaya çıkar. Çünkü söz konusu kişiler Allah'tan yüz çevirmekle en
büyük zulmü yapmışlardır. Allah bu kişilere hem dünyada hem de ahirette
vereceği karşılığı şu şekilde haber vermektedir:
Öyleyse kazandıklarının cezası
olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Bu, yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'ın inkarcılara takdir ettiği
bir beladır. Ağlayacakları her olayı, her sebebi Allah yaratır ve vaktini de o
tayin eder.
Allah inkarcıları ağlatırken mümin kullarına Kendi Katından neşe,
rahatlık ve huzur verir; yüzlerini sürekli güldürür. Onların velisi ve dostu
olduğu için hüznü ve kötülüğü onlardan giderir. Zorlukla, sıkıntıyla
karşılaşsalar bile onlara sabır ve güç verir, neşelerini eksiltmez. Müminler
ancak secdedeyken Rabbimiz'in büyüklüğü karşısında duydukları haşyet dolu
korkudan dolayı ağlarlar. Bunun dışında Allah dilemedikçe hiçbir olay onları ağlatamaz.
Allah'ın onlar için hükmü dünyada da, ahirette de pırıltılı bir sevinçtir.
Müminlerin hoşnutlukları ayetlerde şöyle bildirilir:
Böylece iman edip salih amellerde
bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'.
(Rum Suresi, 15)
Gerçek şu ki, bugün cennet halkı,
'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. (Yasin Suresi, 55)
"Ey kullarım, bugün sizin
için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız. Ki onlar, benim ayetlerime iman
edenler ve Müslüman olanlardır. Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde
ağırlanacaksınız." (Zuhruf Suresi, 68-70)
Hiç şüphesiz muttakiler,
cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve
mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından
korumuştur. (Tur Suresi, 17-18)
Kuşkusuz ahirette inkarcılarla müminler birbirlerinden yüzlerindeki
ifadeyle de ayrılacaklardır. Allah müminlerle inkarcılar arasındaki ayrımı
ayetlerde şöyle bildirmiştir:
O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır; güler ve sevinç içindedir. Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür. Bir karartı sarıp-kaplamıştır. İşte onlar da, kafir, facir olanlardır. (Abese Suresi, 38-42)
Yorumlar
Yorum Gönder