NUR
NUR
Alemleri
nurlandıran, istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde
çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki
incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin
ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı
ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi
nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi
bilendir. (Bu nur,) Allah'ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine
izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler. (Nur
Suresi, 35-36)
Allah 'Nur' sıfatının sahibidir ve yukarıdaki ayette de bildirildiği
gibi göklerin ve yerin nuru O'dur. Ancak Allah bu sıfatını insanlar üzerinde de
tecelli ettirir. Allah'a iman eden, O'nun büyüklüğünü tanıyıp takdir eden, hak
din olan İslam'a yönelen ve İslam ahlakıyla yaşayan kullarına da Kendinden bir
'nuru' nimet olarak verir:
Allah, kimin göğsünü İslam'a
açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın
zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık
bir sapıklık içindedirler. (Zümer Suresi, 22)
İnkarcıların durumu ise tam zıttıdır. Onlar için yeryüzünde tek bir
'nur' kaynağı dahi yoktur. İçinde bulundukları karanlıklardan çıkmak için bir
yol bulabilmeleri de mümkün değildir. Allah inkarcıların içlerinde yaşadıkları
karanlığı şöyle tarif etmiştir:
Ya da (inkar edenlerin amelleri)
engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun
üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı
üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek.
Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur. (Nur Suresi, 40)
Allah kafirleri karanlıklar içinde bıraktığı gibi mümin kullarını da her
işlerinde karanlıktan aydınlığa çıkarır. Bu iki grubun durumlarının birbirinden
çok farklı olduğuna ve müminlerin kesin bir üstünlük içinde olduklarına dair
Kuran'da şöyle bir örnek verilmiştir:
Ölü iken kendisini dirilttiğimiz
ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu,
karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamıyanın durumu gibi midir? İşte,
kafirlere yapmakta oldukları böyle 'süslü ve çekici' gösterilmiştir. (Enam
Suresi, 122)
Müminleri doğru yola, 'Kendinden olan bir nura' yöneltmek için Allah çeşitli
uyarılar gönderir. Gerek elçileri gerekse elçileriyle gönderdiği hak kitapları
birer 'nur' kaynağı kılar. Onların getirdiği hükümlere uyanlar ise doğru yola
ulaşmış ve Allah Katından bir 'nuru' kazanmışlardır. Bu gerçek ayetlerde şöyle
haber verilir:
Ey Peygamber, gerçekten Biz seni
bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve Kendi izniyle
Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik). (Ahzab Suresi,
45-46)
Sizi karanlıklardan nura
çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı
elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
Ey Kitap Ehli, Kitaptan
gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren
elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. Allah,
rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle
karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide
Suresi, 15-16)
Allah'ın salih kulları sonsuza kadar hoşnutluk içinde yaşayacak,
nurlarıyla tanınacaklardır. İnkar edenler ise ahirette de sonsuz bir karanlık
içinde kalacak ve müminlerin sahip olduğu nurdan isteyeceklerdir. Müminlerle
inkarcıların ahiretteki bu zıtlıkları ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
O gün, mü'min erkekler ile mü'min
kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin
müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan
cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. O gün, münafık
erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize
bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara:
"Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir.
Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış
yanında o yönden azab vardır. (Hadid Suresi, 12-13)
Allah, iman edenlerin velisi
(dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin
velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar,
ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
O'dur ki, sizi karanlıklardan
nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O,
mü'minleri çok esirgeyicidir. (Ahzab Suresi, 43)
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı;
(orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak
ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 69)
Allah'a ve O'nun Resûlü'ne iman
edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir.
Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise;
işte onlar da cehennem halkıdır. (Hadid Suresi, 19)
Ey iman edenler, Allah'tan
sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat
(güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size
mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Hadid Suresi, 28)
Ey iman edenler, Allah'a kesin
(nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi
örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve
onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ
yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi
bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8)
Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmiştir. (Fetih Suresi, 29)
Yorumlar
Yorum Gönder