ALLAH ZAMANSIZ VE MEKANSIZ OLARAK HER YERDEDİR
OKTAR BABUNA: ... Şeytandan Allah’a sığınırım. “Doğu
da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü orasıdır. Şüphesiz
ki Allah, kuşatandır, bilendir.” Bu ayette Hocam, her döndüğümüz yerin
Allah’ın yüzü olduğu, yani nereye dönsek, burada tabii yön ve mekansızlık
kavramında, Allah mekandan ve zamandan münezzehtir, inşaAllah. Demek ki
Allah’ın her yerde olduğu bu ayetten anlaşılıyor.
ADNAN OKTAR: Kardeşim bak, özetle arkadaşlarımız diyor ki; Peygamberimiz (s.a.v.)
zamanında bir çoban kız elini yukarıya açarak “Allah gökte” diyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) de “doğru söyledin” diyor. Özetle bu, yani asıl
kaynakları bu. Tamam, doğru söyledi elini yukarı kaldırıp, gökte tamam, Allah
gökte. Peki, onun bulunduğu yerin karşısına, mesela Kuzey Kutbu’na gitse, Güney
Kutbu’na gitse, Ekvator’a gitse, Peygamber (s.a.v.) aynı şekilde birisiyle
karşılaştığında, sorduğunda ne diyecek? “Gökte” diyecek “Allah.” Venüs’te,
Merih’te, diğer gezegenlerdeki bir canlı, bir Melek veyahut bin cin, “Allah
nerede?” desen, “gökte” diyecek. Venüs’ün kuzeyinde, güneyinde, doğusunda,
batısında, her yerde aynı şekilde “gökte” diyecek. O zaman her yerde olmuş
oluyor Allah. Bunu akledemedikleri için olay açmaza giriyor onlarda. Onlar
zannediyor ki, gök deyince bir tane gök var. O genç kızın bulunduğu yerdeki gök
var zannediyorlar. Gökte, yerde de var Allah. Peki Allah gökte, yere niye Allah
hakim olamıyor? Göğe hakim olmasını kabul ediyorsun, yere hakim olmasını niye
kabul etmiyorsun? Yerde olmasını niye kabul etmiyorsun? Yerde olmasından niye
rahatsız oluyorsun? “Şu an Allah burada
var mı? diyorsun, “burada yok Allah” diyor. “Nerede?” diyorsun, “gökte” diyor.
Niye burada olmasın ki? Allah diyor; “Ben size şah damarınızdan daha yakınım”
diyor, ayet var. Şahdamarı ne demek? Bizim içimizde. “Ben size ondan daha
yakınım” diyor. Ama nasıl? Zamansız ve mekansız olarak. Onlar zamanlı ve
mekanlı olarak olduğunu zannediyorlar. Allah zaman ve mekandan münezzeh zaten,
nasıl olsun ki zaten? Zamansız ve mekansız olarak Allah bize bizden daha
yakındır.
OKTAR BABUNA: Evet, tam söylediğiniz
canlandırma hocam işte. Herhangi bir gezegende, dünyada, her yerde duran, her
noktada duran insanın baktığı farklı bir yön vardır. Dolayısıyla ellerini
kaldırdığında da inşaAllah, bakacağı farklı bir yön olacaktır dediğiniz gibi. O
zaman her yönde, her yerde olmuş oluyor Allah, inşaAllah, çok açık bir şekilde.
ADNAN OKTAR: Bunu akledemiyorlar. Bir tane kardeşimiz vardı. Benim aleyhimde muazzam
konuşuyordu; “kafir oldu, dinden çıktı, bunu dedi.” “Allah her yerde” dediğim
için. Sonra anladı, “çok özür diliyorum, Allah affetsin” dedi. Bir de video
yayınlamış, “ben hata yaptım” diye. Kardeşim bu kadar anlaşılmayacak bir konu
mu bu? Mesela Allah şu an burada, bundan niye rahatsız oluyorsun sen? Niye
olmamasını istiyorsun Allah’ın burada? “Ben buradayım ama Allah olamaz” diyor. Olur mu böyle şey? Sen kendini
ilahlaştırıyorsun. Sen gölge varlıksın, Allah mutlak varlıktır. Ve Allah
zamansız ve mekansız olarak her yerdedir. Olmadığı hiçbir yer yoktur Allah’ın.
Zamansız ve mekansız olarak. Ve bütün atomların içinde, mesela farz edelim bir
yemekten çıkan, yemek kaynarken içinden çıkan bir buhar düşünelim. Onun
içerisinde katrilyonlarca atom var. Atomların içinde elektronlar, nötronlar,
protonlar var. O elektronların hepsi bir alem. Yani Samanyolu gibi bir galaksi
sistemi. Allah orada da var. Her yerde var. “Allah’ın büyüklüğünü hakkıyla
takdir edemediler” diyor Allah. Yani bu Samanyolu’ndan, şu evrenden dışarıya
çıkamıyorlar. Allah böyle sonsuz evren yaratıyor, sonsuz. Sonsuz büyüktür
Allah. Mesela “atom” diyor, atom deyince onu alelade bir şey zannediyor. Mesela
temiz ve kirli de Allah’ın yaratmasına göre olur. Bize, mesela ne bileyim bir
baldıran otu kötü kokar, ama bir başkasına tertemiz kokar o. İzafidir. Mesela cehennem bir kısım insanlar
için müthiş sıcaktır ve çok rahatsız edicidir, bir kısmı cehennemde donar,
üşür. Cehennemin öyle bir yönü de vardır, soğuk yönü de vardır. Adam donuyor
cehennemde. Allah’ın vereceği hisle alakalıdır. Mesela güneş bir insana
dondurucu etki yapabilir, bir varlığa. Güneşe yanaştıkça daha da donar, daha da
üşür. Ama kimini de yakıyor. O algıyla alakası olan bir şeydir. Yani algıyı
esas alıyor bu arkadaşlar, kendilerini esas alıyorlar. Halbuki Allah’ı esas
almaları lazım. Allah’ın aklını esas almıyorlar, kendi akıllarını esas
aldıkları için açmaza giriyorlar. Mesela biz suyu çok güzel görüyoruz, çok hoş
bir nimet. Bir başkası için su asit etkisi yapar, feci şekilde canını yakar.
Suyu gördüğüne kaçacak delik arar. Acayip ızdırap duyar. İzafidir bu, tamamen
algıya bağlı olan bir şeydir. Kendini esas yapmaktan çıkartmaları gerekiyor,
Allah’ı esas yapmaları lazım. Bir şey değerlendirirken Allah’a göre
değerlendirmek gerekir, kendine göre değil. İnşaAllah. Yine anlamazlarsa, yine
anlatırız.
OKTAR BABUNA: Kuran’da çok net, siz gerçi anlatmıştınız, ilgili bölümleri okuyorum,
inşaAllah hocam. Şeytandan Allah’a sığınırım;
“Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi)
orasıdır.” (Bakara Suresi, 115)
“O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri
kaplayıp-kuşatmıştır.” (Bakara Suresi, 255)
ADNAN OKTAR:
“Bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır.” Kaplamak ne demek? Ve
kuşatmıştır. Yani olmadık hiçbir yer yok. Mesela bu kitap sayfasının araları,
üstü; şimdi burada Allah yok mu? Her yerde vardır Allah. Ama zamansız ve
mekansız olarak. Adam zamanlı ve mekanlı olarak anladığı için, anlamıyor.
Kendisini esas alıyor, kendisini esas almayacak, Allah’ı esas alacak.
OKTAR BABUNA: “Biz sana: "Muhakkak Rabbin
insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik.” (İsra Suresi, 60)
“Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı
olarak saymış bulunmaktadır.” (Meryem
Suresi, 94)
“Ama gerçekten Allah onları kuşatmıştır.” (Fetih
Suresi, 21)
“Onları arkalarından sarıp kuşatmıştır.” (Büruc
Suresi, 20)
“Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf Suresi,
16)
ADNAN OKTAR: Sarıp-kuşatma ne demektir? Hücrelerine kadar, atomlarına kadar. Hangi atom Allah’tan izin almaksızın bir şey yapabilsin? Bak diyor ki; “Biz dilemedikçe, siz dileyemezsiniz” diyor Allah. “Önce Ben dileyeceğim” diyor Allah, “sonra siz yapacaksınız.” Ve bunu ne kadar zamanda yapmış? Sonsuz kısa zaman içerisinde yapmış, sonsuz kısa zaman. Bak sonsuz önceyi ve sonsuz sonrayı, sonsuz kısa zaman içerisinde yapmış, bitirmiş. “Hepsi” diyor Allah, “bir ana kitapta yazılıdır.” Tamamı. Olmuş bitmiş. İllaki kendilerine bir ilahlık vermek istekleri var, bir de Allah’ın dünyada olmasını istemiyorlar. Gökte olmasını istiyorlar Allah’ın. Gökte de belirli bir noktada, belirli bir yerde olmasını istiyorlar. Putperestlerin yaptıkları sahte bir tanrı var, onun gibi görmek istiyorlar. Böyle değildir Allah. Allah’ın olmadığı hiçbir yer yoktur. Her yeri kaplamıştır; bütün güç, kudret O’nundur. Ama bakın en hayati nokta bu, bunu sürekli unutuyorlar, zamansız ve mekansız olarak. “Ben bunu kavrayamıyorum” diyor. Kavrayamazsın kardeşim, kafan zaten ne kadar yani. Bir de onun görüntü olarak olduğunu da düşünürse, Allah’ın istediği kadarını kavrayabilir. Allah bizim düşünmemizi emreder, düşüneceğimiz bir bilgiyi verir, biz o kadar düşünebiliriz. Onun ne gerisine, ne ilerisine gidemeyiz. Yani insanın ruhunda ilah olma isteği vardır. Biraz oradan kaynaklanıyor. Şeytani bir duygudur, Müslüman ona karşı mücadele eder, şirke girmez. Orada iradelerini kullanamayıp, mutlaka oraya bir giriyorlar. Mesela cüzi irade istiyor. Mutlaka Allah’tan ayrı bir irade istiyor. Kendisi ilah olmak istiyor. Ama küçük de olsa bir ilahlık istiyor. Senin cüzi iraden de, külli iraden de hepsi Allah’ın iradesinde ve kader içerisinde olup bitmiştir. Tamamı olup-bitmiştir... (Adnan Oktar’ın 8 Eylül 2010 tarihli Samsun Aks Tv röportajından)
Yorumlar
Yorum Gönder